Yücel Men - Metin Polat
Allah Resûlü her zaman halim, selim ve dengeliydi; kin, nefret ve öfke hislerinin tetiklendiği durumlarda bile fevkalâde mülayim davranır; gayzla köpüren insanların şiddetini, hiddetini tadil etmesini bilirdi.Özü itibarıyla İslâm; barışın, sevginin, adaletin, emniyetin, huzurun simgesi ve teminatıdır. Onu temsil ve tebliğ eden Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) de hayatı boyunca bu değerleri tesis için gayret göstermiştir. O'nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) gündeminde kin, nefret, öfke, düşmanlık, şiddet ve savaş gibi olumsuzluklar hiç yer almamıştır. Muhataplarından gördüğü zulüm, şiddet ve baskılar karşısında da her zaman affı, hilmi, silmi ve şefkati tercih ve tavsiye etmiştir. Bunlara rağmen bugün onun getirdiği din olan İslâm, gerek düşmanlarının komploları, gerekse de müntesiplerinin eksik okuma ve yanlış temsiliyle maalesef şiddetle beraber anılmaktadır.Bu makalede, bunun bir misâli olan ve sürekli şiddete dayanak olarak dillendirilen Ka'b b. Eşref'e verilen ölüm cezasının sebepleri ve bugün bu hâdise üzerinden eksik okumayla çıkarılan hükümlerin gerçeği ne kadar ifade ettiği üzerinde durulacaktır.
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medine'ye hicretten sonra orada bulunan gruplarla onların da rızasıyla Medine şehir devletinin anayasası olarak kabul edilen Medine Vesikası anlaşmasını yaptı. Bu anlaşmayla yıllarca savaşlardan bunalan Medine, sulhun, güvenin, huzurun ve emniyetin merkezi hâline geldi. Fakat Yahudiler, müşrikler ve münafıklar, Resûlullah'ı (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve ashabını hazmedemiyor ve akla hayale gelmeyen en şiddetli şekilde eziyet edip rahatsızlık veriyorlardı.1Bunlara karşılık Rahmet ve Şefkat Peygamberi (sallallâhu aleyhi ve sellem); "Şu muhakkak ki gerek mallarınızda, gerek canlarınızda imtihana tâbi tutulacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilen Yahudi ve Hristiyanlardan ve bir de müşriklerden sizi inciten birçok söz işiteceksiniz. Ama siz sabreder ve günahlardan korunursanız, muhakkak ki bu davranış, yapılacak işlerin en değerlisidir." 2, "Sırf nefislerinden ileri gelen bir kıskançlık sebebiyle, Ehl-i kitaptan birçok kimse, gerçek kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sizi imanınızdan uzaklaştırıp kâfir haline çevirmek isterler. Yine de Allah bu husustaki emrini bildirinceye kadar affedin ve hoşgörün! Şüphesiz Allah her şeye kadirdir."3 Mealindeki âyetlerin işaret ettiği şekilde onlara muamelesinde hep sabrı, affı ve hoşgörüyü esas alıyordu.4 Aslında bu O'nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) şiddet karşısındaki genel duruşuydu. O'nu adım adım takip eden sahabe efendilerimiz de yapılan bu zulüm ve caniliklerden çok rahatsızdı. Fakat her defasında Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), tedbir, temkin ve sabır tavsiyeleriyle onları tadil ediyordu.Benî Nadîr kabilesinin ileri gelenlerinden ve güçlü bir şair olan Ka'b b. Eşref,5 Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sulh ortamındaki kazanımlarını gördükçe çıldırıyor ve bunun için sürekli fitne çıkarmaya çalışıyordu. Müslümanlara olan kin ve nefretini her fırsatta dile getiriyor, onlara eziyet etmekten geri durmuyordu.6
1. Müslümanların Medine'deki Ticaretlerine Fiilen Engel Olması
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Hazreti Zübeyr b. Avvâm'a ait arazinin bir tarafına Müslümanlar için çarşı ve pazaryeri kurulmasını emretti. Sonra da "Sizin pazaryeri ve çarşınız şimdilik burasıdır." buyurdu. Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu girişiminden rahatsız olan Ka'b b. Eşref, pazaryerine geldi ve oraya kurulan çadırların iplerini kesti. Gerginliği tırmandırmak istemeyen Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), onun bu davranışına ses çıkarmadı; Müslümanların çarşı ve pazarlarını ayrı bir yere kurdurdu.7
2. Düşmanlığını Açığa Vurarak Mekkelilerle İşbirliği Yapması
Mü'minlerin Bedir'de kazandığı zaferi ve şirkin önderlerinin Bedir'de öldüklerini haber alınca Ka'b, küplere bindi. "Bu hak mıdır? Nasıl olur? Onlar Arap'ın eşrafı ve milletin melikleridir!" diyerek söyleniyordu. "Eğer Muhammed o kavme musibet eriştirdi ise elbette yerin altı üstünden hayırlıdır." diyerek kavmini kışkırtıyor ve Medine içinde fitne ateşi tutuşturmaya çalışıyordu.8Hayatını Allah'a (celle celâluhu) düşmanlığa adayan Ka'b b. Eşref, bununla yetinmedi ve anlaşmaya ihanet olduğunu bile bile yanına aldığı altmış kişilik heyetle9 hemen Mekke'nin yolunu tuttu. Amacı Mekkelilere moral vermek ve onları kışkırtıp Müslümanlardan Bedir'in intikamını almaya sevk etmekti.Mekke'ye varınca Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) olan düşmanlığını açıkça ilân etti. Hattâ Mekkeliler: "Onun dini mi, yoksa bizim dinimiz mi daha hakka yakın?" diye sorunca Ka'b, Ehl-i Kitap olmasına rağmen "Sizin dininiz!" diye cevap verdi ve onları ikna edebilmek için daha da ileri gidip onların isteğiyle putlarına iman edip secde etti. Bu hâdiseyi "Baksana o kendilerine kitaptan bir nasip verilenlere! Putlara, kâhinlere, şeytanlara, ne kadar batıl varsa hepsine iman ediyorlar ve yetmezmiş gibi, bir de kalkıp kâfirler hakkında ‘Onlar, Müslümanlardan daha doğru yoldadır.' diyorlar!" (Nisâ Sûresi 4/51) mealindeki âyetle Cenâb-ı Hakk (celle celâluhu), Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) haber verdi.10Mekkelileri yeni bir savaşa kışkırtmak için onların kin ve nefretini artıracak, intikam hislerini coşturacak şiirler okumaya ve Bedir'de bir kuyuya gömülen şirkin önderlerine ağıtlar yakıp ağlamaya başladı.11 Bedir'de kalanlara ağlayan Mekkeliler, Ka'b'ın yaptıklarıyla iyice gerilmişlerdi. Bedir'in intikamını alacaklarına dâir yeminler ediyor, adaklar adıyorlardı. Böylece Ka'b, Mekkelileri Müslümanlarla savaşmaya razı etti. Bununla da kalmadı: "Biz de sizinle beraber O'nunla savaşırız." diyerek onlarla anlaştı.12
3. Müslümanlar Aleyhine Konuşması
Mekke'de hedefine ulaşan ve müşrikleri Müslümanlarla savaşmak üzere tekrar bir araya getiren13 Kâb b. Eşref, Medine'ye geri döndü. Artık Mekke'den aldığı cesaretle daha cüretkâr hareket ediyor ve sürekli Müslümanlara zarar vermenin, onları birbirine düşürmenin, incitmenin plânlarını yapıyordu. Şiirleriyle hanım sahabîlere iftiralar atıyor ve sataşıyordu.14 Efendimiz'i (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve Müslümanları en ağır şekilde hicvediyordu.15 Karşılaştığı Müslümanlara eziyet etmeye devam ediyordu. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şair sahâbî Hazreti Hassân İbn-i Sâbit'i, Ka'b'ın hicivlerine cevap vermekle görevlendirmişti.16
4. Allah Resûlü'ne (Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem) Suikast Girişiminde Bulunması
Ka'b daha da ileriye giderek Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) canına kast etmek istedi ve Yahudilerden bir gruba: "Muhammed'i bir ziyafete çağıracağım, gelince siz bir punduna getirip öldürün!" tembihinde bulundu. Ziyafet hazırlanınca Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) davet edildi. Böylesi davetleri, katılanlara duygu ve düşüncelerini anlatma adına bir diyalog zemini olarak gören Resûl-ü Ekrem (sallallâhu aleyhi ve sellem), yanına aldığı birkaç sahabeyle davete icabet etti. Fakat Cebrâil (aleyhisselâm) Ka'b'ın canına kastetmek için kurduğu komployu haber verince Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), kalkıp geri döndü.17
5. Gatafânlıları Müslümanlara Saldırmak Üzere Kışkırtması
Bu arada Ka'b, Mekkeliler gibi Gatafânlıları da Efendimiz'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) saldırmak için kışkırtıyordu.18 Müslümanların temel hak ve hürriyetlerini koruma adına Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), Ka'b'ın tahrikleriyle Medine'ye saldırmak için toplanan Gatafânlıları dağıtmak için 98 kilometre uzaklıktaki Karkaratü'l-Küdr'e hareket etmek zorunda kaldı.19Medine'ye hicret ettiği günden beri Ka'b'ın çıkarttığı fitnelerden haberdar olan Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bütün bunları sabırla göğüslüyor ve affediyordu. Fakat Ka'b, sınırı çoktan aşmış, Müslümanların namusuna dil uzatmış ve yaptıklarıyla Medine toplumu için en büyük tehdit hâline gelmişti. Öyle ki Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) "Allah'ım! Beni, İbn-i Eşref'den -dilediğin şekilde- kurtar artık! O, kötülüğünü açığa vurmakta ve yaymaktadır."20 diyerek dua etmeye başlamıştı.
6. Medine Vesikası Çerçevesinde Ka'b'ın Yaptıkları
Medine sakinleri için bir anayasa hükmünde olan anlaşmaya göre "Müslümanlar diğer kavimlerle savaşmak zorunda kaldıklarında, Yahûdiler Müslümanlara yardımda bulunacaklar; Yesrib üzerine yürüyenlere karşı birlikte mücadele edeceklerdi."21 Fakat Ka'b, anlaşmanın aksine hareket edip Mekkelilere yardım etmiş, işbirliği yapmış ve onları Müslümanlara karşı harbe sevk etmişti. Aynı zamanda Gatafânlı müşrikleri ve Yahudileri de savaşa kışkırtıyordu. Sürekli anlaşmaya ihanet ederek devlete başkaldıran böylesi bir insanın varlığı bütün taraflar için Medine'deki barış, huzur ve güven ortamını da çok ciddi tehdit ediyordu. Üstelik anlaşmada; "Kureyş ve onlara yardım edenler himaye altına alınmayacaklardır ve bu belge, haksız bir fiil ya da suç isleyen kişi ile onun cezası arasına engel olarak giremez."22 maddeleri de yer alıyordu. Bütün bunlar üzerine Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), fitne daha da büyümesin ve kangren hâline gelip toplumu kuşatmasın diye, onun sebep olduğu Uhud öncesi23 bu suçlarının karşılığı olarak hakkında ölüm cezası kararı verdi. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme (radıyallâhu anh) bu cezayı yerine getirmek üzere görevlendirildi.24Hâdise üzerine, ertesi gün, "Efendimiz öldürüldü." diyerek Yahudiler Allah Resûlü'ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) geldiler. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir bir onun yaptıklarını, Müslümanlara karşı işlediği caniliklerini anlatarak bu cezayı hak ettiğini beyan etti. Ka'b'ın o güne kadar işlediği suçlara yakından vakıf olan Yahudiler, meri kanunlara göre Ka'b'ın ölüm cezasını hak ettiğini bildiklerinden Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanları karşısında itiraz etmeye, cevap vermeye mecal bulamadılar ve Allah Resûlü ile olan anlaşmalarını yenilediler.25
Netice
Şahsına yapılan kötülükler karşısında her zaman affı tercih edip iyilikle karşılık veren, hâl ve hareketlerinde sulhu önceleyen, müspet hareketi temel alan ve asla probleme problemle cevap vermeyen Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), uzun süre Ka'b'a da aynı muamelede bulunmuştur. Fakat onun anlaşmayı ihlâl edip düşmanlığını açığa vurarak yaptıkları, kamu hukukuna ve devletin güvenliğine zarar verince meri kanunlara göre cezalandırılmıştır. Tarihî hakikatler böyle olmasına rağmen günümüzde, Ka'b hakkında verilen karardan hareketle -öncesi, sonrası ve sebepleri tam olarak bilinmeden- "Peygamber'e (sallallâhu aleyhi ve sellem) hakaretin cezası ölümdür!" hükmüne varılması, şiddet içerikli eylemlere başvurulması doğru olmadığı gibi bütün bunların da İslâm'a mal edilmesi Kur'ân'la, Sünnet-i Sahîha ile ve tarihî gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
DİPNOTLAR
1. Ebû Dâvûd, Harâc 22; Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ 9/183; Taberânî, Kebîr 19/76 (154); Vâkıdî, Megâzî 158; İbn-i Şebbe Târîhu'l-Medîne 2/459
2. Âl-i İmrân Sûresi, 3/186
3. Bakara Sûresi, 2/109
4. Ebû Dâvûd, Harâc 22; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ 9/183; Taberânî, Kebîr 19/76 (154); Vâkıdî, Megâzî 158; İbn-i Şebbe, Târîhu'l-Medîne 2/459
5. Tayy kabilesinin Benî Nebhân koluna mensup olan Ka'b'ın, annesi Benî Nadir Yahudilerindendi. Bu yönüyle Benî Nadîr'den olup kabilesinin ileri gelenlerinden ve şairlerindendi.
6. Ebû Dâvûd, Harâc 22; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ 9/183, Taberânî, Kebîr 19/76 (154); Vâkıdî, Megâzî 158; İbn-i Şebbe Târîhu'l-Medîne 2/459
7. Semhûdî, Vefâu'l-vefâ 3/82
8. Beyhakî, Sünenü'l-kübrâ 9/183 (18410) ; İbn-i Hişâm, Sîre 2/34; Vâkıdî, Megâzî 158; İbn-i Sâd, Tabakât 2/24; Taberî, Târîh 3/54; İbn-i Kesîr, Bidâye 4/7; İbn-i Şebbe, Târîhu'l-Medîne 2/461
9. İbn-i Asâkir, Târîh 55/273. Yetmiş kişi oldukları da ifade edilmektedir. Bkz. Vâhidî, Esbâbu'n-Nuzûl 1/103
10. Nesâî, Sünenü'l-kübrâ 6/524 (11707); İbn-i Hibbân, Sahîh 14/534 (6572); Taberânî, Kebîr 11/251 (11645); İbn-i Şebbe, Târîhu'l-Medîne 2/461; Taberî, Tefsir 7/143; Vâhidî, Esbâbu'n-Nuzûl 1/103
11. İbn-i Hişâm, Sîre 2/34; Vâkıdî, Megâzî 158; İbn-i Sâd, Tabakât 2/24; Taberî, Târîh 3/55; İbn-i Kesîr, Bidâye 4/7; İbnü'l-Esîr, Kâmil 2/35
12. Taberânî, Kebîr 11/251 (11645); Taberî, Tefsir 7/143
13. İbn-i Kesîr, Bidâye 4/8
14. İbn-i Hişâm, Sîre 2/36; İbn-i Sâd, Tabakât 2/24; Taberî, Târîh 3/55; İbn-i Kesîr, Bidâye 4/7; İbnü'l-Esîr, Kâmil 2/35
15. Vâkıdî, Megâzî 158; İbn-i Sâd, Tabakât 2/24; İbn-i Kesîr, Bidâye 4/7
16. İbn-i Hişâm, Sîre 2/36; İbn-i Sâd, Tabakât 2/24; Taberî, Târîh 3/55; İbn-i Kesîr, Bidâye 4/7; İbnü'l-Esîr, Kâmil 2/35
17. İbn-i Hacer, Fethu'l-bârî 7/338; Diyarbekrî, Târîhu'l-Hamîs 1/413
18. Hâkim, Müstedrek 3/492.
19. Vâkıdî, Meğâzî 157-158; İbn-i Sa'd, Tabakât 2/23
20. İbn-i Şebbe, Târîhu'l-Medîne 2/455
21. Bkz.: Medine vesikasının 24. ve 44. Maddeleri
22. Bkz.: Medine vesikasının 43. ve 47. Maddeleri
23. İbn-i Sa'd 2/24; Vâkıdî, Megâzî 158.
24. Bkz. Buhârî, Megâzî 15; Müslim, Cihâd 42; İbn-i Hişâm, Sîre 2/36; Taberî, Târîh 3/55; İbnü'l-Esîr, Kâmil 2/34; İbn-i Şebbe, Târîhu'l-Medîne 2/462
25. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ 9/183; İbn-i Şebbe, Târîhu'l-Medîne 2/459
0 Yorumlar