“Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Bütün hamdler, övgüler Âlemlerin Rabbi Allah’adır. Rahman ve Rahîm O’dur. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. (Haydi, öyleyse deyiniz): ‘Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden medet umarız.’ Bizi doğru yola, nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.” “Elif, Lâm, Mîm. İşte Kitap! Şüphe yoktur O’nda. Rehberdir müttakîlere! O müttakiler ki gayb âlemine inanırlar. Namazlarını tam dikkatle îfâ ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infakta bulunurlar. Hem Sana indirilen kitabı, hem de Senden önce indirilen kitapları tasdîk ederler. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte bunlardır Rabbileri tarafından doğru yola ulaştırılanlar. Ve işte bunlardır felah bulanlar.” “Hepinizin ilahı tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. Rahman ve Rahîm O’dur.” “Allah o ilahtır ki Kendisinden başka ilah yoktur. Hayy’dır, Kayyûm’dur. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde, ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O’nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez; O öyle ulu, öyle büyüktür. Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan; hak, bâtıldan ayrılıp belli olmuştur. Artık kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, işte o, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir, bilir. Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tâğutlar olup onları aydınlıktan karanlıklara götürürler. İşte onlar Cehennemlik kimselerdir ve orada ebedî kalacaklardır.” “Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Ey insanlar! Siz içinizdeki şeyleri açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onlardan dolayı hesaba çeker. Sonra dilediğini affeder, dilediğini azaba uğratır. Doğrusu Allah her şeye kâdirdir. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti, müminler de! Onlardan her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman etti. ‘O’nun resûllerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz.’ dediler ve eklediler: ‘İşittik ve itaat ettik ya Rabbenâ, affını dileriz, dönüşümüz Sanadır.’ Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardım eyle bize!”
Ey merhameti merhametlerin en hayırlısı olan Allahım! Bize de merhamet eyle. “Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona ağır gelir. Kalbi üstünüze titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir. Buna rağmen aldırmaz, yüz çevirirlerse, ey Resûlüm de ki: Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir.” Sübhan’dır Rabbim, hamd O’nadır, O’ndan başka ilah yoktur ve büyük O’dur. O’nun bütün eksiklerden münezzeh, her türlü hamd ü senaya layık ve azamet tahtının sultanı olduğunu bir kere daha ikrar ediyorum. Günahlarımı da itiraf ediyor, mağfiret dileniyorum. Ey Hayy u Kayyum, ey gökleri ve yeri var eden, ey her şeyin gerçek mâliki, ey celâl ve ikram sahibi, ey şefkati çok ve nimeti bol Rabbim, Senden rahmetini diliyorum. Rahmetinle muamele et ve kalbimi marifetinin nurlarıyla tenvîr buyur. Ya Erhamerrâhimîn! Sana büyük, en büyük, hoş, temiz, tertemiz, mukaddes, mübarek isminle teveccüh ediyor ve yine o ismin hakkı için dileklerimi arz ediyorum. Hayy u Kayyum, Aliyy ü Azîm, Zü’l-celâli ve’l-ikram Sensin. Her fiilinde medh u senaya layık da yalnız Sensin. Ne olur, yüzüme kerem ve ikramlarınla bak. Nihayetsiz fazl hazinelerinden büyük feyiz ve mevhibelerle beni de feyizyâb eyle. Hiç şüphesiz Senin ihsanlarına hudut yoktur. Nezdinden bir nefha-i ilahî ile bana da diriliş üfle. Muhakkak ki Sen her şeye kâdirsin.
Allahım! İşlerimde bana fereç ve mahreçler lutfeyle. Gayb hazinelerinden en güzel ve en bereketli rızıklarla beni de rızıklandır. Amellerimin en hayırlısını sonuncusu, günlerimin en hayırlısını Sana kavuştuğum gün eyle ve o gün benden hoşnut ol. Ey merhameti merhametlerin en hayırlısı olan Rabbim! Bir kez daha bildiğim yahut bilemediğim birbirinden güzel bütün isimlerini vesile ederek Sana teveccühte bulunuyorum.
Allah ismi Sana has bir ism-i zât ve alemdir. Küllî ve umumî rahmet sahibi Rahmân.. donanım, konum ve liyakate göre bol bol merhamet eden Rahîm.. her şey ve herkesin üzerinde tasarruf sahibi Melik.. Zâtında mukaddes ve münezzeh, fiillerinde mutahhir ve munazzif Kuddûs.. ayıplardan sâlim ve herkes için selâmet kaynağı Selâm.. Kendi rubûbiyetinin şahidi ve herkese güven vaadeden Mü’min.. herkesi ve her şeyi her an görüp gözeten Müheymin.. eşi, benzeri olmayan yegâne gâlip ve Azîz.. elin ulaşmadığı, gücün yetmediği hâkim-i mutlak bir Cebbâr.. ululuk, Zâtının lazımı bir ulu Mütekebbir.. zâhir-bâtın her şeyi yaratan Hâlık.. örneği kendine ait, her şeyi kusursuz var ve inşâ eden Bâri’.. şekil ve sûret veren Musavvir.. her türlü günah ve hataları yarlığayan Ğaffâr.. her şeyi Kendi iradesine râm eden Kahhâr.. karşılıksız bol bol hibede bulunan Vehhâb.. her ihtiyaç sahibini ihtiyacına göre rızıklandıran Rezzâk.. hayır kapılarını açan ve gâileleri savan Fettâh.. olmuş-olacak, cüz’î-küllî her şeyi bilen Alîm.. can alan, ruhları sıkan ve erzâkı kısan Kâbıd(z).. genişletilecekleri genişleten, ruhlara inşirah veren, her şeyi bereketlendiren Bâsıt.. dünyada, ukbada istediğini alçaltan Hâfıd(z).. burada ve ötede dilediğini yükselten Râfi’.. dilediğini azîz kılan ve şereflendiren Muizz.. istediğini zelîl ve rüsvay hâle getiren Müzill.. gizli-açık her şeyi duyan ve itibara alan Semî’.. her şeyi Zâtına mahsus basarla gören Basîr.. dilediği gibi hüküm veren biricik hüküm sahibi Hakem.. her icraatında adl ü istikameti takip eden Adl.. en ince noktalara kadar ihtiyaçları gören, gözeten Latîf.. herkesten ve her şeyden haberdar Habîr.. suçluyu hemen cezalandırmayıp düşünme mühleti veren Halîm.. en büyük ve ulu, Azîm.. dilediği günahları bağışlayan Ğafûr.. şükredeni mukabelesiz bırakmayan ihsan sahibi Şekûr.. kadri yüce, şanı yüksek, müteâl Aliyy.. idrakin ihata edemeyeceği, ululardan ulu Kebîr.. arz u sema ve içindekileri koruyup muhafaza eden Hafîz.. gıda veren, bakıp koruyan Mukît.. her şeye yeten ve herkesin hesabını görecek olan Hasîb.. nefislerde ürperti ve haşyet hâsıl eden Celîl.. güzellerden güzel Cemîl.. iyilik ve ihsanı bol keremkânî Kerîm.. zâhir-bâtın her şeyi görüp kontrol eden Rakîb.. dualara icabet eden ve isteklere mukabelede bulunan Mücîb.. ilm ü rahmetiyle her şeyi kuşatan ve her şeyiyle nâmütenâhî olan Vâsi’.. her şeyi yerli yerinde vaz’eden Hakîm.. bazı kullarını muhabbete mazhar kılan Vedûd.. zâtî şan ve şeref sahibi Mecîd.. ölümden sonra dirilten ve diriliş erleri gönderen Bâis.. her şeyi ra’ye’l-ayn bilen Şehîd.. varlığı kendinden ve değişmeyen bir zât olan Hakk.. güvenilip dayanılan ve Kendisine itimat edilen Vekîl.. dilediğini dilediği gibi icrâ eden kuvvet sahibi Kaviyy.. kudret-i kâhire sahibi Metîn.. dost ve yardımcı Veliyy.. herkesin hamd ü senasının biricik mercii Hamîd.. her işi ve davranışı sayıp dökecek olan Muhsî.. her şeyi ilk yaratan Mübdi’.. hayattan sonra ölümü, ölümden sonra da hayatı geri veren Muîd.. maddî-manevî hayat veren Muhyî.. verdiği hayatı alıp öldüren Mümît.. hayatı Kendinden, ebedî Hayy.. Kendi Kendine kâim, Kayyûm.. aczi söz konusu olmayan kâdir u kâhir Vâcid.. mutlak fazl ve şeref sahibi Mâcid.. nazîri, veziri, dengi, benzeri olmayan bir yektâ Vâhid.. ikincisi olmayan tek, Ehad.. herkesin muhtaç olduğu müstağnî Samed.. her şeye gücü yeten Kâdir.. dilediklerini kahreden Kâhir.. mutlak iktidar sahibi Muktedir.. öne alan, öne çıkaran Mukaddim.. geriye bırakan Muahhir.. varlığının başlangıcı olmayan ezelî, Evvel.. varlığının sonu olmayan ebedî, Âhir.. âyât ve âsârıyla apaçık Zâhir.. Zât’ı, hakikatiyle ihata edilmeyen Bâtın.. kâinatları idare eden, her şeyi gözeten Vâlî.. her türlü noksanlıktan müberrâ bir ulu, Müteâl.. durumuna göre herkese iyilikte bulunan Berr.. tevbeye sevk eden ve tevbeleri kabul buyuran Tevvâb.. suçluları tecziye eden Müntakim.. günahları silip süpüren, seyyiâtı hasenâta çeviren Afüvv.. fenalıklara karşı kullarına müşfik olan Raûf.. mülkün tek sahibi olan Mâlikü’l-mülk.. sonsuz celâlle ikram ve cemâli cem’ eden Zü’l-celâli ve’l-ikram.. terbiyenin bütün levâzımını câmi’ şekilde terbiye eden Rabb.. her hükmünde âdil olan Muksit.. zâtında her türlü kemâlâtı câmi’ ve herkesi toplayıp bir araya getiren Câmi’.. kimseye muhtaç olmayan Ğaniyy.. zenginlik bahşeden ve gönülleri zengin kılan Muğnî.. dilediği şeyleri veren Mu’tî.. istemediği şeyleri vermeyen Mâni’.. sebebiyet verenlere göre zararları yaratan D(z)ârr.. faydalı şeyler veren Nâfi’.. her şeyin biricik ışık kaynağı Nur.. hidayete erdiren ve gönülleri hidayete açan Hâdî.. eşi-benzeri olmayan şeyler yaratan Bedî’.. Kendisi için fenâ söz konusu olmayan Bâkî.. dilediğine dilediğini temlik eden gerçek sahip, Vâris.. doğru noktaya ulaştıran Reşîd.. yakışıksız şeylere hüsn-ü muamelede bulunan Sabûr yalnız Sensin.
Sübhansın ya Rab! Yüce Zâtın yaratılmış herhangi bir şeye benzemekten münezzehtir. Her türlü noksandan müberrâ ve muallâ ve her türlü iyilik ve ihsanla muttasıfsın.
Sübhansın; sıfatların da başkalarının sıfatlarına benzemez.
Sübhansın; varlık sahasındaki bütün her şey Senin rubûbiyetine delildir.
Sübhansın; teksin ve Senin tekliğin bir sayı tekliği değildir.
Sübhansın; mevcûd-u hakîkî yalnız Sensin ve mevcûdiyetin bir illete bağlı değildir.
Sübhansın; iyilikle marufsun.
Sübhansın; ihsanla mevsufsun.
Sübhansın; iyiliğinin hududu yoktur.
Sübhansın; ihsanlarına nihayet yoktur.
Sübhansın; Evvelsin; Senin için bir başlangıç düşünülemez. Âhirsin; Senin için bir son da söz konusu olamaz.
Sübhansın; hiç kimse Sana çoluk-çocuk isnadında bulunma gibi bir densizlik yapamaz.
Sübhansın; ne uzayan vakitler Sana yardımcı olur, ne de akıp geçen zaman Sende yorgunluk meydana getirir.
Ey bütün mahlûkat azameti tahtında ve her emri “kâf” ile “nun”19 arasında olan Rabbim, Sübhansın.
Ey zikriyle ihlas sahiplerinin ünsiyete erdiği Rabbim, Sübhansın.
Ey kulluk yolunun yolcularını sırat-ı müstakîme erdiren Rabbim, Sübhansın.
Hayatını Allah sevgisi yörüngeli sürdürenlere Cennet’i helal kılan Rabbim, Sübhansın.
Zifiri karanlık gecede siyah karıncanın ayak hareketlerini gören Allahım, Sübhansın.
İlm-i ezelîsi ile bütün mahlûkatının alıp verdiği nefeslerin sayısını bilen Rabbim, Sübhansın.
Kuşların, yuvalarında Kendisini tesbih ettiği Rabbim, Sübhansın.
Vahşî hayvanların ıssız yerlerde Zâtını yücelttiği Allahım, Sübhansın.
Kullarının açık ve gizli hep Kendisini tesbihte bulunduğu Allahım, Sübhansın.
Müminlerin işlerini inayet ve nusretiyle çepeçevre saran Rabbim, Sübhansın.
Sübhansın Rabbim, titreyen kalbler ancak Senin zikrinle itminan bulur ve zararlardan kurtulur.
Sübhansın ey “(varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de göklerin ve yerin, Kendisinin emri ile ayakta durmaları” olan Rabbim!
Sübhansın ey “Her şeyi ilmiyle kuşatan” Allahım!
Kerem ve hilmiyle günahkâr kullarının günahlarını yarlığayan Rabbim, Sübhansın.
Zât-ı Ecell ü A’lâ’sı hakkında, “Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.” ferman buyuran Allahım, Sübhansın.
Allahım! En güzel dost ve yardımcı Sensin; dilediğin her şeyi gerçekleştirmeye de muktedirsin; kötülüklere karşı dilediğin keyfiyette biz kullarına da inayet buyur.
Sübhansın Allahım; Seni, Senin senâ ettiğin ölçüde asla senâ edemem. Koruyup kollaman pek kavî, tutup kaldırman da pek yüksektir. Kudretinle dilediğini gerçekleştirir ve izzetinle dilediğin şekilde hükmedersin. Hayy u Kayyum Sen, gökleri ve yeri eşsiz surette yaratan Sen, Mâlikü’l-Mülk Sen, celâl ve ikram sahibi de Sensin. Rahmetine iltica ediyor, azabından Sana sığınıyoruz.
Ey yardım dileyenlerin imdadına koşan Rabbimiz, bize de inayet elini uzat. Senden başka ilah yoktur. Rahmet Peygamberi, Efendimiz Hazreti Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) yüce makamı hakkı için bize de yardım et.
Ey Rahman ve Rahîm, ey “doğurmak ve doğurulmak, Kendisine bir şey denk olmak” gibi hususlardan münezzeh, müberrâ, mukaddes ve muallâ olan Allahım! Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar Sana aittir. Azîz ü Hakîm Sensin. Mislin yoktur ve Sen her şeyi duyar ve görürsün. Evvel Sen, Âhir Sen, Zâhir Sen, Bâtın Sen ve her şeyi bilen de yalnız Sensin. Biz Allah’a iman ettik. İbrahim, İsmaîl, İshak, Yakub ve onun torunlarına indirilene, yine Mûsa ve İsa’ya (Allah’ın salât ü selâmı Efendimiz’in ve onların hepsinin üzerine olsun), hulasa bütün peygamberlere Rabbileri tarafından verilen kitaplara iman ettik. O nebîler arasında asla bir ayrım yapmayız. Biz yalnız O Allah’a teslim olan Müslümanlarız. “Rabbimiz, indirdiğin kitaba iman edip Elçinin yolunu tuttuk. Sen de bizi, Senin birliğini ve nebîlerini tanıyan şahitlerle birlikte yaz.” Allah’a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine, hayrı ve şerri ile kadere iman ettik.
Gizliyi, gizlinin de gizlisini bilen, arz ve semayı ayakta tutan, devam ve bekâ sahibi Allahım! Sana, esmâ-i hüsna ve sıfât-ı ulyâna, Zâtının ululuğu, celâl-i vechin, azamet ve saltanatın, sıfatların, rubûbiyetin ve yüce ilmin nasıl iktiza ediyorsa öylece iman ediyoruz.
Allahım! Biz Senin aciz, noksan, kusurlu, sürçmemek ve düşüp kaymamak için her zaman inayetine muhtaç kapının boynu tasmalı kullarınız. Söz, fiil ve amellerimizde her zaman itaat içerisinde olmaya çalışırız.
“Öyleyse artık şu gerçeği bilin ki Allah yüceler yücesidir. Gerçek hükümran O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. Pek değerli arşın Rabbidir.” “O, müşriklerin Kendisine isnat ettikleri bu gibi nitelendirmelerden münezzehtir, yücedir. Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun nasıl çocuğu olabilir ki, Kendisinin eşi de yoktur. Gerçek şu ki: her şey O’nun mahlûkudur ve O her şeyi hakkıyla bilir. Rabbiniz Allah, işte bu vasıflara sahip olan Yüce Zâttır. O’ndan başka ilah yoktur. Her şeyi yaratan O’dur. O hâlde yalnız O’na ibadet edin. Her şeyin yönetimi O’nun elindedir. Gözler O’na erişemez. O’nun ilmi ise bütün gözleri ihata eder. (Gözlerin görmediği her şeye nüfuz eden, her şeyden haberdar olan) latîf ve habîr O’dur.” Bizi de âyât-ı kerîmelerinde ferman buyurduğun bu hakikatlerle dirilt; onların gereklerini ifaya muvaffak kıl; o hakikatler üzerine sâbit-kadem eyle ve yine onlarla haşret ey Âlemlerin Rabbi olan Allahım! Evvel Sensin; Senden önce hiçbir şey yoktu. Âhir Sensin; fenâ ve ademden münezzehsin; nihayette bütün varlık fenâ bulacak ve yine bir tek Sen kalacaksın. Zâhir Sensin; Senden daha vâzıh, ayan-beyan bir hakikat yoktur. Her şeyin ötesinde, ötelerin de ötesinde kâinat ve hâdiselerin biricik mercii Bâtın da yine Sensin. Nuru’l-envâr, Âlimü’l-esrâr, Müdebbiru’l-leyli ve’n-nehâr, Mâlik ü Azîz, Ğaffâr u Kahhâr, Rahman u Rahîm, Vedûd ü Vehhâb, Mukallibü’l-Kulûb, Allâmü’l-Ğuyûb, Ğaffâru’z-zünûb, Settâru’l-uyûb, Keşşâfu’l-Kürûb, Habîb-i küll-i mahbûb ve bütün matlupların ötesinde nihâî Matlup yalnız Sensin. Ya Erhamerrâhimîn! Şanın hakkı için Senden dileniyorum, ne olur, rahmet, fazl, kerem, cömertlik ve cemâl kapılarınla arama bir perde ve örtü koyma.
Allahım! Bizim efendimiz, Senin de kulun, elçin, habîbin, sadık ve emîn resûlün, hak yolunu açıp şehrah eyleyen kâmil-i mükemmel son nebî Hazreti Muhammed’e salât ve selâm eyle. Cennet’te, O Habîb-i Huda’ya, (Benim için Allah’tan vesileyi dileyin, çünkü o Cennet’te bir makamdır ki, ona Allah’ın kullarından sadece birisi nâil olabilir. Umarım ki, o kul ben olayım. Öyle ise benim için vesileyi her kim Allah’tan dilerse şefaati hak eder) niyazındaki vesîleyi, yine en üstün mertebelerden biri olan fazileti ve en yüksek dereceleri ver. Yine O’na vaad etmiş olduğun makam-ı mahmudu, havzı ve livâ-ı hamdi lutfet; Sen, hiç şüphesiz, vaadine muhalefet etmezsin. O Senin sevip seçtiğin Habîb-i Mücteba, şefaat yetkisi verip hoşnut olduğun Şefî-i Murtaza, elçi yapıp saflardan saf hâle getirdiğin Resûl-i Mustafa ve insanlığın en hayırlısı kıldığın Nebiy-yi Münteka’dır. Allahım Nâm-ı Celîlin yeryüzündeki bütün gönüllerde duyulacağı zamana kadar, O Habîb-i Edîb’ine ve âl ü ashâbına her an salât ü selâm ve bereket ihsan eyle!
Allahım! İnsanlık âleminin en şereflisi.. bütün iman hakikatlerinin buluşma noktası.. ihsan tecellîlerinin mukaddes mahalli.. Rahmanî sırların merkezi.. memleket-i Rabbaniyenin müzeyyen yıldızı.. nebîler gerdanlığının ortasındaki şâşâlı mücevheri.. peygamberler ordusunun seraskeri.. mükerrem elçiler kervanının yanıltmaz rehberi.. topyekün insanlığın medâr-ı şerefi.. izzet sancağının sancaktarı.. şan u şeref dizginlerinin zimamdarı.. ezel sırlarının şahidi.. sâbikûn-u evvelînin nurlarının müşahidi.. evveliyet lisanının tercümanı.. ilim, hilim ve hikmetin menbaı.. cüz’î ve küllî bütün nurların mazharı.. arz ve semadakilerin gözdesi.. iki cihanın ruhu.. dünya ve âhiret âlemlerinin yanılmaz ve yanıltmaz rehberi.. ubûdiyet erlerinin zirvesi.. seçkin konumların müşahhas ahlâkı.. hillet ve hullet makamlarının müstesna mümessili.. Habîb-i Ekrem.. Resûl-i Muazzam.. Nebiy-yi Muhteşem Efendimiz Muhammed ibn Abdülmuttalib’e, diğer enbiya ve mürselîne, melâike-i mukarrebîne, bütün ehl-i taata ve gökler ve yerlerdeki salih kullarının hepsine, en faziletli salavât, en müzekkâ tahiyyât ve hem fazilet hem de adet bakımından en yüksek berekât ile; zâkirler Seni zikrettikleri, gafiller de gaflet içinde bocalayıp durdukları sürece salât ü selâm eyle. Çok salât ü selâmlarla, milyonlar ve onun katı salât ve selâmlarla, her an onlara salât ve selâm eyle ey Âlemlerin Rabbi Allahım!
Allahım! Rahmetini, merhametini, bereketini, fazlını, tahiyyâtını, nimetlerini, re’fet ve selâmını Seyyidü’l-Mürselîn, Hâtemü’n-Nebiyyîn, İmamü’l-Müttakîn, gökçek yüz ve parlak nâsiyelerin eşsiz Rehberi, kıyamet günü abdest uzuvları nurlu olanların önderi, bütün mahlûkatın en faziletlisi, Senin abdin, habîbin ve resûlün, hayır ve iyiliğin kılavuzu, rahmetin elçisi, ümmetinin şefaatçisi, Efendimiz Hazreti Muhammed üzerine eyle. O’nu, öncekilerin ve sonrakilerin gıpta ile baktığı Makam-ı Mahmud’a eriştir. Ya Erhamerrahimîn! Zâkirler zikr ile mutmain olduğu, gafiller de gafletle bocaladığı sürece, mahlûkatın sayısınca ve hoşnutluğun miktarınca, Seyyidina İbrahim peygambere ve âline salât ü selâm ve bereket ihsan ettiğin gibi, Efendimiz Hazreti Muhammed ve âline de salât, selâm ve bereket ihsan eyle. Yarattıkların içerisinde kim en hayırlı şeyi Senden dilemişse onu Efendimiz’e ihsan et. Kıyamet gününe kadar da yine Dergâh-ı İzzetinden en hayırlı ne istenilecekse, onu da Habîb-i Edîbine lutfet. O’nun şefaat-i kübrasını kabul buyur ve yüksek derecelerini daha da yükselt. Hazreti İbrahim ve Mûsa’ya (ala nebiyyina ve aleyhimesselâm) verdiğin gibi, âhirette ve dünyada talep ettiklerini O’na da ver. Ey Efendimiz Hazreti Muhammed’in ve ehl-i beytinin Rabbi! O Efendiler Efendisi’ne salât ü selâm eyle. Bize de, O’na layık ameller işlemeyi müyesser kıl ve layık gördüklerini bizden kabul buyur. Bizim salât ü selâmlarımızın, bizi güzelliklere eriştirmesine karşılık kendisine şükranda bulunmamız lazım geldiğinden ve bunun hakkını ödeyebilmekten aciz olduğumuza binaen, ya Rabbi, bu nimetin hakkından Sen gel ve Efendimize her ne suretle mükâfat yapılmak icap ederse lütfen bizim tarafımızdan onu yapıver. Cennet’te vesileyi, derece-i âliyeyi, vaad buyurmuş olduğun makam-ı mahmud’u, havzı ve sancağı O’na ihsan et. Bunları O’na vaadeden Sensin ve Sen katiyen vaadinden dönmezsin.
Ya Erhamerrâhimîn! Efendimiz Hazreti Muhammed’e, hane halkına, ashâbına, evladına, ezvâcına, ehl-i beytine, yardımcılarına, mümin akrabalarına, ensârına, tarafında olanlara, ittiba edenlere, sevenlerine, muhacirîne, O’ndan yana çıkanlara, zürriyetine, ümmetine ve onlarla beraber bize, gökleri ve yeri dolduracak kadar, Senin kadîm mülkünde şimdiye kadar olmuş ve bundan sonra olacak ne varsa hepsinin sayısınca ve onların da katları sayısınca, ezelden ebede kadar her an salât ve selâm eyle.
Ey Merhametlilerin En Merhametlisi! Senin rahmet peygamberin Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve bütün ashâbına evvel ve âhir, açık ve gizli hep salât ve selâm eyle. O salât ü selâmla da bu aciz kulunun başındaki düğümleri çöz.. sıkıntılarını gider.. içine düştüğü yalnızlık girdabından kurtar ve ihtiyaçlarını is’af buyur. İbrahim nebî ve hane halkına salât ü salam ettiğin gibi, efendimiz Hazreti Muhammed ve ehline de salât ve selâm eyle. Muhakkak ki, Sen her türlü hamd ü senaya layık ve şanı yücelerden yücesin.
Allahım! Hazreti İbrahim’e ve aile efradına Rahmaniyetinle muamele ettiğin gibi, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enam (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) Efendimiz’e ve ehline de Rahmaniyetinle muamele et. Yine İbrahim nebîne ve ailesine Rahîmiyetin ile teveccüh buyurduğun gibi, Beşerin İftihar Tablosu Efendimiz’e ve ailesine de Rahîmiyetinle teveccüh buyur. Hazreti İbrahim ve âline selâm ve esenlikle ihsanda bulunduğun gibi, zikredenler zikrettiği, kendini gaflete salanlar da o gafletlerinde kaldığı sürece Allahım, yarattıkların sayısınca, hoşnutluğun miktarınca, arşın ağırlığınca ve kelimelerini yazan mürekkepler kadar ve bunların milyon katlarıyla Efendimiz Hazreti Muhammed ve âline de selâm ve esenlikle ihsanda bulun.
Ya Rab! Dergâh-ı İzzetine rahmet, re’fet ve merhamet Peygamberi Efendimiz Hazreti Muhammed’in şanını şefaatçi kabul ederek teveccühte bulunuyorum. O, bütün yaratılmışların en hayırlısı olan Nebiy-yi Mükerrem Efendimiz’e, âl ü ashâbına salât, selâm ve bereket lutfet. O’nun hürmetine, benim ve kadın-erkek topyekün müminlerin ve Müslümanların günahlarımızı mağfiret buyur. “Şüphesiz Senin gücün her şeye yeter.” hakikatinin esintileriyle beni de ferahlandır. Nihayetsiz mevhibelerinden ve muazzam fazl u ihsan hazinelerinden beni de feyizlendir. İşlerimde birbirinden güzel çıkış yolları lutfeyle. Gayb hazinelerinden güzel, geniş ve bereketli rızıklarla beni de rızıklandır. En güzel amellerimi sonuncuları ve en hayırlı günlerimi Sana kavuşacağım günler eyle. Ey merhameti sonsuz Rabbim! O gün, ne olur, bu kulundan razı ve hoşnut ol.
Allahım! İznine sığınarak Resûl-ü Kibriya’na da, “Ey rahmet peygamberi Efendim, Senin isminle Rabbim’e yöneldim ve ihtiyaçlarımı gidermesini diledim.” diyerek seslenmek isterim.
Allahım! Senin merhametine hudut yoktur; o şanı yüce elçini hakkımda şefaatçi eyle. O’nun hakkı için bana merhamet et, ihtiyaçlarımı karşıla, dualarımı kabul buyur ve istediklerim hususunda fazl u ihsanda bulun.
Ey bütün kâinatın Rabbi, mukaddes kitapların Sahibi, hesabı çabuk olan, dualara icabette bulunan, ey Rahîm, Karîb, Mücîb, Hannân, Mennân, ey semaları ve arzı eşsiz şekilde yaratan, ey Mâlikü’l-Mülk, zü’l-Celâli ve’l-İkram, ey Hayy ve ey Kayyum Allahım! Ulvî sıfatların, tastamam kelimelerin, münzel kitabın, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Resûlün hakkı için Senden diliyoruz: “Bize hem dünyada hem de âhirette güzellikler ihsan eyle ve bizi Cehennem azabından koru.” Allahım! Bize hidayet, takva hissi, iffet ve gönül tokluğu ver.
Allahım, cahillikten ve belalardan sana sığınıyorum.
Allahım! Gurbetin tasa ve kederinden, uyuşukluktan, Senin sevmemenden, yüzüme bakmamandan, reddetmenden, cismaniyetin perdelerine takılıp da Senden uzak düşmekten, mekr-i İlahîye maruz kalmaktan, altından kalkamayacağım iptilalarla imtihan edilmekten, her türlü elem ve hüzünden, acizlik yaşamaktan, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, borç altında ezilmekten, insanların kahrına uğramaktan, Hak kapısından uzaklığın hicranını yaşamaktan, cefa çekmekten, huzur-u İlahîde yüzüme bakılmamasından, teker teker bunların hepsinden Senin yüce dergâhına sığınıyorum.
Yüce Yaratıcının ismi anılınca daha korkulacak hiçbir şey kalmaz; zira mahlûkatından ne birinin ne de hepsinin gücü O’nun gücünden fazla değildir. O, “Lâ havle velâ kuvvete illa billah” kenzinin sahibidir. O, ne dilerse o olur. Bütün nimetlerin yegâne kaynağı yine O’dur. Hayır ve güzellik adına ne varsa hepsi O’ndandır. Kötülükleri bertaraf edecek yegâne zât da O’dur.
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. “De ki: Sabahın Rabbine sığınırım, yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfleyip büyü yapan büyücü kadınların şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.”
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. “De ki: İnsanların Rabbine, insanların yegâne Hükümdarına, insanların İlahına sığınırım. O sinsi şeytanın şerrinden. O ki insanların kalplerine vesvese verir. O şeytan, cinlerden de olur, insanlardan da.”
“Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Bütün hamdler, övgüler Âlemlerin Rabbi Allah’adır. O Rahman’dır, Rahîm’dir. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. (Haydi, öyleyse deyiniz): ‘Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden medet umarız.’ Bizi doğru yola, Sana doğru varan yola ilet. Nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.”
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. “Elif, Lâm, Mîm. İşte Kitap! Şüphe yoktur O’nda. Rehberdir müttakîlere! O müttakiler ki gayb âlemine inanırlar. Namazlarını tam dikkatle îfâ ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden infakta bulunurlar. Hem Sana indirilen kitabı, hem de Senden önce indirilen kitapları tasdîk ederler. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte bunlardır Rabbileri tarafından doğru yola ulaştırılanlar. Ve işte bunlardır felah bulanlar.”
0 Yorumlar